28 Haziran 2013 Cuma

Karanlık içinde bir ışık

Uzun zaman sonra doğruldu yerinden günlerdir kendini kapattığı odasından usulca dışarı çıktı.. Her şey yerli yerinde duruyordu etrafa saçılmış resimler, sararmış üzeri karalanmış kağıtlar ve anılar.. Hafiften yaktı sigarasını ve çekti içine kararmış düşüncelerindeki zehri.. Duman havaya karışırken açtı pencereyi önce güneşten gözlerini kıstı sonra yine düşüncelere daldı.. Kaç gün, kaç hafta geçmişti o günün ardından hatırlayamıyordu ancak tüm iplerin koptuğu ve kelimelerin onu terk ettiği an hafızasından hiç çıkmıyordu.. Öncesi bir umut sonrası bir yokluktu ve her şey aynı şimdi olduğu gibi işte bir sigara dumanı hızında uzaklaşmış ve kaybolmuştu.. Geride sadece bir is ve bir koku ile birlikte.. Öyle ki sanki anılar birer çıra gibi tutuşmuş ama hiç sönmemiş sadece yakmış içini ve geçmiş.. Söndürmeye çalışanlar ise daha fazla yakmış ve en sonunda içini simsiyah bir is ile kaplamış.. Ne kadar temizlese bile hiç geçmeyen bir lanet gibi içinde kalan büyük bir karanlık ile kaybolmuş düşünceler ile ilerledi hayatında..Tam vazgeçeceği anda onu kurtaran tek şeyin içindeki hiç sönmeyen ışığı olduğunu gördü işte ne kadar kararırsa karasın hep yanmaya devam eden o ufak ışık ile savaşmaya devam etmeye karar verdi ne kadar zor olursa olsun..

27 Haziran 2013 Perşembe

Fırtına


Dehşet ve güzellik bir arada.. Aynı sevgi gibi, bir yanda kaybetme veya yok olma korkusu varken diğer yanda içinde ki sevgi fırtınasının inanılmaz gücü.. iki yol var ya karanlık, kaos bir fırtına içinde yok olmak ya da fırtına sonrası gökkuşağında yol almak.. Bir an hava günlük güneşlikken birden hiç anlamadığın bir anda yağmura yakalandığında bile devam etmeli, düz olmasa bile bu yol sonunda en büyük korkuların yer alsa bile onları yenme veya tamamen o karanlıktan bir parça olma pahasına mücadelene devam etmeli.. Zaman geçer, düşünceler geçer ancak eğer içinde bir gerçek varsa onun için çabalamalı yoksa içinde çürüyen bir et parçasıyla yavaş yavaş ölümü bekleyen bir iz haline gelirsin ve en sonunda sönen bir yıldız gibi yok olursun..
Ruhunun derinliklerinde yaşa hayatı, hisset hayatın en ufak ritmini bile, hiç değilse sönerken bile bir insanın umudu veya dileği olup sön ve her ne olursa olsun her zaman kendinle birlikte gülümset ve aydınlat etrafını..


21 Haziran 2013 Cuma

Bir yıldızın son an'ı

Sihirli güçlerim vardı benim bir zamanlar insanları iyi eden onlara huzur veren.. Sonsuza kadar yapabileceğimi düşündüğüm bir güçtü bu ancak bilmiyordum ki zamanla tükenebileceğini, kendimden en güzel parçaları kurban edeceğimi ve bir daha düşüncelerimde bile yaşayamayacağımı bu güzel duyguları.. Sihirli güçlerim vardı benim hani insanları rahatlatabildiğim veya en azından bir şekilde de olsa bir tebessüm yaratabildiğim güçlerim vardı çevreme karşı.. Güzeldi ama çabuk tükendi işte, aynı bir ışığın sönmeden önceki son hali gibiydim işte en parlak, ve en güzel şekilde yürüyordum.. ama o kadar parlaktım ki kendi önümü veya kendi sonumu göremiyordum ve işte bu yüzden bir sondayım, işte bu yüzden sönmekte olan bir ışığın son rahatsız edici ışığıyım.. bir yıldız misali kayıyorum sonsuz boşlukta ve bazı insanlar ben düşerken dileklerini tutuyorlar ve son gücümüde bu şekilde emiyorlar işte.. ancak daha yıkılmamışken hadi gel ve çek beni gökyüzünün en güzel yerine, bir şekilde de olsa yolla ışığını aynı bir diğer yazımda belirttiğim gibi "Herkes bir kahraman bekler olmuştu, ama kimse kahraman olmaya, farklı olmaya cesaret edemeyecek kadar karanlıktaydı. Hepsi gözlerini kapatmış, aslında yanyana geldiklerinde etraflarının ne kadar aydınlık olduğunu yakınlaştıkça gölgelerinin küçüldüğünü ve aslında birbirlerine yaklaştıkça çevrelerindeki ışığın ne kadar büyüyebileceğini ve aslında birbirlerinin ışığı olduğunun farkında değildi, tek yapmaları gereken gözlerini açıp birbirlerine yaklaşmaktı..."

18 Haziran 2013 Salı

Kurtarmak mı yoksa düşmek mi?

Mutlu olduğumu sandığım an aslında ne kadar yanıldığımı öğrendim.. hiç bir zaman düşündüklerim gerçek olmadı veya olamayacak kadar güzel rüyalardı sanırım.. zaman geçti, yıllar geçti hep düşündüm ve hep insanları iyi etmeye çalıştım, işte saçma ve bir o kadar güzel olan bir duygu, bir düşünceydi işte.. kurtardıklarım oldu, kaybettiklerim oldu, yaşadıklarım oldu, yaşattıklarım oldu, sevdiğim oldu ve kimi zaman bende sevildim ama işte hep geçti ve gitti.. Masum bir düşüncem vardı ve hep derdim ya hayat güzel ve kötülük her zaman savaşılarak aşılır ancak hep bu düşünceme karşı çıktılar ve en çok zarar verenlerde işte bu karşı çıkanlar oldu sanki kendilerinin kötü olduğunu biliyormuş gibi işte.. Ama alıştım hepsine en önemlisi kendime alıştım.. ama kimi anlarım vardı ki pişmanlıklarla dolu ve bir daha geri gelmeyecek kadar güzel duygularla doluydu.. nasıl desem işte bilmiyorum hani insan acı doluda olsa geçmişini özler mi? işte özlüyorum saçma bir şekilde, tamam zarar gördüm veya düşüncelerim değişti ama en azından o düşünceler bana aitti ve o düşünceler bendim.. insanlar beni nasıl görüyor bilmiyorum pekte umursadığım söylenemez orası ayrı ama komik olan bana gelip değiştiğini söyleyenler.. yıllar boyunca görüşmediğim insanlar neler yaşadığımı bilmeyen insanlar bunu diyorlarsa tabi ki umurumda olmaz ama yinede içimde bir yerlerde hala iyi olmaya çalışan, dünyayı toz pembe gören birisi var ve yaşatmaya çalışıyorum, iyi olmaya çalışıyorum, mutlu etmeye çalışıyorum ama fazla geliyorum sanırım veya fazla umursuyorum belkide başkalarının mutluluğunu.. sanırım bundan sonra sadece bir kişiyi daha kurtaracağım o da bir ihtimal kendi benliğim olacak çünkü kendimden çok az bir parça kaldı temiz bir şekilde umut korları saçan, bunu kendimden başka kimse kurtaramaz.. paramparça bir ruh ve kanayan bir ten ile yürüyorum sonsuz bir yolda ya kurtulacağım ya da bir daha kalkmamak üzere düşeceğim..