21 Kasım 2010 Pazar

Garip bir gece..












bir garibim bu gece, bir yandan çok sıkkın ve yanlız bir yandan neşe dolu, tarif edemiyorum kendimi artık duygularım o kadar yıpranmışki artık karışıyorlar birbirlerine habersizce, sitemsizce.. içsem geçer diyorum geçmiyor, bir amaç arıyorum bulduğumu sandığım anda o da bitiyor, zaman geçiyor kendimi bulamıyorum eksik birşeyler buluyorum eksik birşeyler görüyorum ya kendimde ya da başkalarında, gidiyorum artık vakit geldi, gitmeliyim artık daha nereye kadar kendi peşimde koşacağım, yoruldu bu ruh ama artık, hissiz duygusuz.. bazen ama bazen kışın açan bir çiçek gibi kıpır kıpır umut dolu oluyorum, umursamadan, takmadan yaşamaya çalışıyorum kendimle çevremdekilerle, ulaşmaya çalışıyorum yıldıza, derdimi anlatıyorum ona ama yinede bir gün daha geçtiyor, karanlık ve soğuk bir gecedeler ardında güneşi ve sıcağı hayal ediyorum.. ısıtsınlar beni alsınlar kollarına çeksinler beni bu karanlıktan, korkudan ve donmaktan diye düşünüyorum ve dalıp diyorum uzaklara deniz kenarında bir kayanın üstünde oturmuş...

2 Kasım 2010 Salı

Bir damla su


Bir damla su olalım önce bir nehre oradan bir denize oradan okyanusu aşalım yeni yerlerde bir çok damla ile bir olalım kendimizi bulalım görelim ne kadar saydam olduğumuzu ama ne kadar çabuk buhar olacağımızı, soğukta nasıl donup bir şekle bürüneceğimizi, buhar olup çölde gezeceğimizi, bir damla olalım ve dünyayı gezelim..

26 Ekim 2010 Salı

Anlamıyorum


Anlamıyorum neden yalanlarla dolanlarla hayat ilerliyor, anlamıyorum madem bir yalan uğruna adım atıyorsun ne diye benide sürüklüyorsun, anlamıyorum hayallerle ne diye oynuyorsun.. Bu kadar basitmiş düşününce hayat sanki bir yalanla düzeltecek herşeyi saçma çok saçma.. bir gün varsın bir gün yoksun bari dürüst bir yaşamın olsun her neyse anlamıyorum dürüst yaşamak niye bu kadar zor, anlayamıyorum kandırılmak ne kadar kolay... bir tüneldeyim iki ucuda karanlık bıraktılar beni burada ne geriye gidecek kadar güçlüyüm ne ileriye gidecek kadar cesaretli...

ufak bir yazı işte

ufak bir yazı işte
düşündüm karanlığı
buldum kendimi
aydınlanmaya çalışırken
yaktım kendimi
söndüm
yok oldum..

bir hiç uğruna


sildiler akıllarından oysaki daha yeni yerleşmeye başlamıştı, daha yeni bir benlik katmıştı etrafındaki insanlara, bir hata uğruna bir yanlış uğruna tırmandığı dağdan aşağıya hiç acımadan attılar, belkide son gücüyle tırmanmıştı o dağa son bir umuttu o dağ son bir mumdu etrafını aydınlatan.. söndürdüler mumunu karanlıkta bıraktılar, umudunu hayallerini çaldılar, yanlızlığa mahkum ettiler.. oysa ki tam ne kadar mutlu olduğunu söyleyecekti, sabredemediler, affetmediler, attılar derin sonsuz boşluğa...

25 Ekim 2010 Pazartesi

bir kıt'a

giderken umut oldu
kaldığımda hayat
bir nefes, bir öpücük
buydu aradığım hayat

Saçmalama..


Saçmalama.. kaybedeceksin kendini, karşındakini, çevrendekileri saçmalama sakın dikkat et, hata yapıyorsun ileriye dönük değil bu adımlar saçmalama kaybedeceksin kendini ve ruhunu.. gömüyorsun kendini çıkmaya çalışırken bir bataklığa saplandın çekme kimseyi yanında.. bile bile hata yapma kaybediyorsun gömülüyorsun sonsuz kumlara kimsenin seni bulamayacağı ve sonunda sadece bir beden olarak kalacağın yerde kayboluyorsun.. saçmalama ve dur! uzaklaş çabuk kendinden bırak düşüncelerin gömülsün sen kaç kurtar kendini yeni düşünceler yaratırsın ama ya gömülürsen? kim çıkartacak kim umursayacak arkandan kim kim? o mu? bu mu? en yakınındaki mi? saçmalama ve devam et, bekleme sakın...

20 Ekim 2010 Çarşamba

Aramak..

arar insan bir ruh arar bir beden, kendinden başkasını güldürecek canlandıracak bir ruh arar kaybolan bir ruhu arar o ruh kendi ruhunuda canlandıracaktır kaybolurken içinde karanlığa gömülürken, bir eli tutmak ister yaşamak için, gözünden akan göz yaşlarını silip bir gökkuşağı oluşturmak ister güldürürken, damarlarında akarken hayat taneciklerine karışmak ister o olmak ister ve başkasını bulurken kendinide bulmak ister bencilcesine sadece kendini düşünürken aslında diğer yarısını düşünmek ister zordur hayata tutunmak tutarken adım atmak ilerlemek geleceğe ve güzelliğe

8 Ekim 2010 Cuma

Ruhum..


sıkılıyor kimi zaman bu ruh atmak istiyor kendini bu et yığınından uzaklaşmak özgür olmak bir yere bağlı kalmak değil bir ay gibi değil, bir deniz gibi olmak her an farklı bir yerde olmak istiyor, alışamıyorum bu bedende hapis kalmaya uçmam gerekiyor, kendimden koparsam yok olacağımı bile bile gitmek istiyor ayrılmak istiyor bu ruh, kendini bulmak belki kaybolmak bir süre ta ki bir yıldız gibi parlayana kadar, asla kaymayacak, asla sönmeyecek bir yıldız gibi.. karanlığımda aydınlık, soğukluğumda sıcaklık olana dek terk ediyorum bu bedeni sonsuza dek...

6 Ekim 2010 Çarşamba

Soğuklar..


















Havalar soğurken insanlarda soğumaya başlıyor sanırım, yazdan sonra sönen közler gibi belkide, kıvılcım yetmiyor artık ısıtmaya yeniden canlandırmaya ateşi, bir kere soğudu mu içimizdeki ateş gözlerde donmaya başlıyor ve ne kadar çabalarsan çabala yakamıyorsun tekrar.. oysaki büyük ateşlerin insanıyız o ateşte hem pişen hemde ısınan, büyüyen.. içindeki ateşin sönmesi umutlarının tükenmesine eş değer belkide, zaman geçerken, etrafımız donarken düşlerimizde yakar olduk ateşimizi ta ki birisi söndürene kadar ve uyanıp da artık ateşsiz bir dünyada yaşadığımızın farkına varana kadar.. artık o kadar alışıyor ki insan soğuğa, sıcak olan bir varlık bir beden bile bir yabancıymış gibi geliyor ve donmaya terk ediyoruz...

5 Ağustos 2010 Perşembe

“YAŞADIĞIM BU HAYAT BENİM SEÇİMİM.”


“…Birbirimizi yeniden görene değin aradan çok uzun zaman geçebilir. Ama Alaska’dan tek parça dönebilirsem, benden haber alacağına emin olabilirsin. Sana önerdiğim şeyi tekrarlamak istiyorum; yaşam tarzında köklü bir değişiklik yapmalı, daha önce hiç duymadığın ya da yapmakta kararsız kaldığın türden şeylerin tamamını yapmaya başlamalısın. Çoğu insan onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. Tüm bunlar huzur veriyor gibi görünse de insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak belirlenmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. İnsanın yaşama arzusunun özünde macera tutkusu yer alır. Yaşamın keyfi yeni deneyimlerde yatar, bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz.”

“YAŞADIĞIM BU HAYAT BENİM SEÇİMİM.”

29 Temmuz 2010 Perşembe

Öylesine..

Karanlığımı çaldığın pencereden sızıyor kanım ağır, yaralı...
Başıboş bir sarhoşluğun kara üzüm kokusunda damlıyor pencereme mehtap.
Bacak arası savurganlığında üflüyorsun umutlarımı
Kadınlığın düşüyor peşime ne zaman erkek duracak olsam...
Yit ve git
Cennet ne cehennem yok kaygım
Sen kendine melek dediğin gün
Ben bütün meleklerimi bağışladım…
şeytanın cürümü kadar sevişmedim boğma beyaz rakı kadehiyle
Gecenin bacak arasından geçti tüm arsız günahlarım
Yok sen de kalan bir yüzüm, bir dilim, bir dudağım
İnlemeli gecelerinden arta kalan kirli çarşafların günahı
Yok benim günahım!
Sen sabi bir bebek çığlığıyla sustuğundan beri
Ben arsız, asi, yaşlı bir ihtiyarım.

(Alıntıdır)

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Yunuslar ve huzur..





Bir insanın yapması gereken en güzel mutluluklardan birisi sanırım, onlara iletişim içerisinde olup onlarla konuşmak anlaşmak, ne zaman canım sıkılsa anlıyorlar ve beni neşelendiriyorlar aileden farksızlar sanırım :) kimi zor günlerimde onlar yanımdaydı hani pek çok insandan çok daha duyarlılar sanırım en azından çok daha hisliler, sanslıyım onlarla beraber güzel bir yaz geçiriyorum boş günler onlarla geçiyor herkesin imrenerek baktığı gözlerle güzel bir yaz =)

25 Haziran 2010 Cuma

Bavullar..


Geçmişten gelen kötü anılar, acılar, kederler belkide taşıyoruz onları yanımızda en mutlu anlarımızda bile yanımızdalar ve eziyorlar bizleri.. her geçen bir yıl yeni eşyalar koyuyoruz, yeni insanlar koyuyoruz bavullarımıza tıka basa dolsada taşıyoruz ve yaşamaya çalışıyoruz, sonra bir gün birisiyle karşılaşıyoruz ve aynı bavullar onda da var bir sürü geçmişten gelen acı, sıkıntı diyorsun ki gel taşıyalım beraber kaldıralım paylaşalım sonra zamanı geldiğinde kimden aldıysak o acıları onlara geri atalım.. ama olmuyor sanırım çünkü dipte de olsan tepede de etrafında duvarlar varsa geçemiyorsun önce o bavulları atman gerekiyor ki yeni bir hayata başlayabilesin belki de yeni el'i tutabilesin.. ama güven duygusunu geri kazanamadığımız için o bavulları yinede taşıyoruz, yeniden o bavula sıkıntılar girecek ve yükümüz artacak diye o el'i tutmuyoruz ve belkide o el ile beraber yük atılacakken ve ferahlayacakken eski yüklerle yola devam ediyoruz..

17 Haziran 2010 Perşembe

Yüzler

iki yüzüm var..
sen güleni gördün ama aslı ağlayanı galiba
ama ikisi içiçe çoğu zaman
şimdi ağlıyorum çünkü biteceğini biliyorum küçük mucizemin
ve gülüyorum çünkü ona hiç sahip de olmayabilirdim
işte hayatın özeti de böyle sanırım.. belki bir gün özlersin diye düşünüyorsun, umut bağlıyorsun insanlara, yeni insanlarla tanışıyorsun ve daha çok yaralanıp kalıyorsun geride sadece izler ve tecrübeler kalıyor...
Neyse gidiyorum yelkenlimle huzur, mutluluk ve kendimi bulmaya.. beklerim..

9 Haziran 2010 Çarşamba

Ink


hepsi birer reaksiyon!
bir olay sonraki olayın sebebi oluyor.
bir adamın zayıf noktası varsa, kusurludur.
bu kusur da onu suca goturur.
suc da utanca goturur.
onurundan ve gururundan taviz verdiği bir utanca.
onur ba$arisiz olursa,
umutsuzluk galip gelir ve hepsi adamın yıkımına neden olur.
bu da onun kaderi olur.

Böyle bir film yok karanlık ve aydınlık, rüyalar ve kabuslar.. ama hayat gerçekten bir zincir reaksiyonuna bağlı ilerlerken başka bir zincire bağlanıyoruz ve o zincir başkalarını etkiliyor..
Herkesin birbiriyle alakası var ve herkes birbirini tanıyor aslında bu zincirler sayesinde..
Bu arada jacob's chain dinleyin mutlaka..

7 Haziran 2010 Pazartesi

Büyüdüm..

Aslında söylenecek o kadar çok şey var ki,herkes farklı hayatları yaşıyormuş aynı hayatları yaşadığını sanırken sanırım zaman ne çabk geçti düşünmedik böyle ilerleyeceğini böyle olacağını ama biliyor insana koyan çok şey var bir bilim adamına göre farklı evrenler varmış ve orada insanlar bu dünyada yaşayamadıkları alternatif hayatları yaşıyorlarmış hangisi gerçek bilmiyorum ama ileride çok acı vereceği kesin... tecrübelerle büyüdük, hayatın suyunu içtik şimdi su buhar oldu ve büyük insan gidiyor işte kimsenin bulamayacağı kimsenin bilmediği yerlere.. geçtiğimiz yollar üzerinde çalılar oluşmuş o kadar uzun zaman olmuş ki geçmeyeli sanırım olmuyor istesekte kimse gelmiyor.. şu an değil ama biliyorum ki haykıracağım dünyaya çığlıkları, büyüdüm ve acı verdi...

2 Haziran 2010 Çarşamba

boşluk..

rüzgar eserken bir serinlik çöktü bedenime
üşürken terledim
terlerken eridim
yok oldum..

17 Mayıs 2010 Pazartesi

zaman geçerken kendimi buluyorum

Kimi zaman hüzünlü kimi zaman güzel ama daha çok kafamdakileri atmak için yazdığım için, hani kendimden uzaktayken yazıyorum ki kendimi bulabileyim diye sonra da okumuyorum o an ki duygularım çünkü zaman geçiyor büyüyoruz ve olgunlaşıyoruz ama tabi eğlenmesini de biliyoruz kimi zaman düşünüyor insan geçmişi ve anılar canlanıyor kayboluyoruz anılarda sonra hiç birşey olmamış gibi davranıp devam ediyoruz hayata ama şunu da biliyorum ki yaşadıklarım beni büyüttü ve olgunlaştırdı rahat bir adamım eskisi gibi çekingen değilim büyüdük ya büyüyoruz hala...

Sana Büyük Bir Şey Söyleyeceğim Sana büyük bir sır söyleyeceğim

Sana Büyük Bir Şey Söyleyeceğim

Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Korkuyorum senden
Korkuyorum yanınsıra gidenden
Pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından
Söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı-yavaş zamandan
Korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır, sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya
katlanmam
sevgilim...

24 Nisan 2010 Cumartesi

Acaba?

Hani nerede o gülen yüzler, içiyorum kendimce şaraplarımı bir şişe bitiyor yenisini açıyorum içmezdim önceden bu kadar fazla ama uzaklaşmam gerekiyor kendimden, bir yerlere gitmek istiyorum uzaklara kimsenin beni tanımadığı, görmediği, bilmediği sadece yeni insanların olduğu, bir bar da otururken insanları izlemek, grup halinde oturan insanlara bakarak içmek ve düşünmek, bir zamanlara benimde böyle grup halinde oturduğum insanların var olduğunu düşünmek ve sonrasında acaba herkes böyle bir dönem yaşayacak mı diye düşünmek... bilmiyorum kendimi her zaman şanslı hissettim öyle gördüm bunca zaman kendi halimde ufak şeylerden mutlu olarak yaşadım, herkes rahatlığıma özendi, benim gibi olmak istedi. Ama acaba düşündüler mi ben acaba neden böyle rahatım, yaşadıklarım, hiç beklemediğim anda olanlar beni böyle büyüttü ve olgunlaştırdı... her neyse kenarda bir şişe daha beni bekler...

21 Nisan 2010 Çarşamba

Yıldız

Oturdum deniz kıyısına bu gece yıldız kayacakmış bekledim öyle sabah'a kadar her bir umut, hayal gibi akıp gittiklerini düşündüm. Bizlerinde birer yıldız olduğunu düşündüm kimi zaman parlayan kimi zaman sönen kaybolan ve solup giden, keşke diyorum mükemmel olsak ama o zamanda herkesten ne farkımız kalırdı ki? Eğer bir hata yapıyorsak bu hatalarla varızdır. Diyorum ya herkes kendi kendinin yıldızı kimi zaman gökteki en parlak varlık kimi zaman kayıp giden bir loşluk, birbirinden güç almaya çalışan ışığıyla parlamaya çalışan ama umudu yıkılınca parçalanan birer yıldızız..

20 Nisan 2010 Salı

Nerede?

Dağlarda mıydı? Yoksa upuzun giden bir nehir de mi? Nerede kaybettim, kendimi nerede kayboldum? Giderken ufka, Tırmanırken dağa, Yüzerken nehirde bedenimden ayrılan ruhum nerede, nerede o çocuksu gülüşüm, imrenilen bir hayat görüyor insanlar ama dışla iç bir mi? İçim boş aklım karışık yitip giden bir umut arayan kendini arayan her şeyin en güzelini yaşayım bir süre sonra tadını kaybetmiş bir insan, bir varlık bu ben miyim? Bu kim? Ruhum ve yaşamım nerede?

13 Nisan 2010 Salı

Bilmiyorum ki neden?

Bilmiyorum ki neler yaşıyorum neler hissediyorum kimi insanlara göre imrenilecek bir hayata sahibim, rahatım, özgürüm, her istediğimi yapabilecek durumdayım ama kimi şeyler beni bile zorluyor sanırım.. Nereden başlayacağımı bilmiyorum uzaklaşmak istiyorum yine belki alaskaya doğaya belki bambaşka hiç gitmediğim yerlere gitmek istiyorum kendimden bile uzaklaşmaya ihtiyacım var her şey gülmek eğlenmek değilmiş onu gördüm çünkü nasıl birisiysem dünyanın en güzel en zevk veren işlerden sıkılmayı başarıyorum oysa nasılda gönülden başlıyordum sanırım bana bir yerde en fazla bir ay durmak yetiyor sonra bir yerlere gitmeliyim bir avare gibi kimi zaman doğada tek kimi zaman en yakın dostlarımla kimi zaman ben bile olmadan..

6 Şubat 2010 Cumartesi

öğrendim ki...

Insanlara kendimi zorla sevdiremeyecegimi ögrendim. Yapabilecegin tek sey
sevilebilecek biri olmak.
Gerisi onlara kalmis...

Insanlari ne kadar düsünürsen düsün,
Onlarin seni o kadar düsünmediklerini ögrendim.
Güven elde edebilmek için yillarin gerektigini,
Ama yok etmek için saniyelerin bile yettigini ögrendim.

Önemli olanin hayatindaki esyalarin degil,
Hayattaki kisilerin oldugunu ögrendim.

Insanin ancak 15 dakika çekici olabildigini,
Ondan sonra alisildigini ögrendim.
Kendimi karsilastirmak için baskalarinin en iyi yaptiklarini degil, Kendi
en iyi yaptiklarimi kistas almam gerektigini ögrendim.
Insanlar için olaylarin degil, onlarin daha önemli olduklarini ögrendim.

Her ne kadar ince kesersen kes,
Kestiginin her zaman iki yüzü olacagini ögrendim.
Sevdigin kisilere sevgi dolu sözler söylemen gerektigini,
Belki bunun onu son defa görüsün olabilecegini ögrendim.

Her ne kadar onu çok düsünsen de,
Yine de gidebilecegini ögrendim
Kahramanlarin, yapilmasi gerekenleri ne pahasina olursa olsun,
Yapanlar oldugunu ögrendim.

Insanlarin seni hep hesapsiz sevdigini, Ama bunu nasil göstereceklerini
bilemediklerini ögrendim.

Sinirlendigimde gerçekten buna degse bile asla acimasiz olmamam
gerektigini ögrendim.

Gerçek dostlugun ve gerçek askin aramizda uzak mesafeler olsa bile
büyüdügünü ögrendim.
Birisinin seni istedigin gibi sevmemesi,
Onun seni tüm benligiyle sevmedigi anlamina gelmedigini ögrendim.
Bir arkadasin ne kadar iyi olursa olsun seni üzecegini
Ve senin yine de onu affetmen gerektigini ögrendim.

Bazen baskalari tarafindan affedilmenin yetmedigini ögrendim.
Kendini de affetmeyi ögrenmelisin.

Kalbin ne kadar kirilmis olursa olsun,
Dünyanin senin acilarindan dolayi durmayacagini ögrendim.

Geçmisimiz ve durumumuzun oldugumuz kisiligi etkiledigini,
Ama olmamiz gerekene karsi sorumlu oldugumuzu ögrendim.

Iki kisinin tartismasinin, birbirlerini sevmedikleri anlamina gelmedigini
ögrendim.
Ve tartismadiklari zaman da sevdikleri anlamina gelmedigini.
Bazen kisiligini eylemlerinin önüne koyman gerektigini ögrendim.

Iki kisinin tamamen ayni olan bir seye baktiklarinda bile
Farkli seyler görebildiklerini ögrendim

Hayatlarinda her zaman dürüst bir sekilde daha ileriye gitmek isteyen
kisilerin,
Sonuçlari önemsemediklerini ögrendim.
Seni dogru dürüst tanimayan kisilerin,
Hayatini birkaç saat içinde degistirebileceklerini ögrendim.

Verebilecegin bir sey kalmadiginda bile bir arkadasin agladiginda, Ona
yardim edebilecek gücü bulabilecegini ögrendim.
Yazmanin, konusmak kadar duygusal gayret gerektirdigini ögrendim.
En fazla önemsedigim kisilerin, benden hep uzaklastirildiklarini ögrendim.
Insanlari üzmeden ve duyarli olarak kendi fikirlerini söylemenin
Çok zor oldugunu ögrendim.

Sevmeyi,
Ve sevilmeyi ögrendim...
Ögrendim
(Alıntıdır)

5 Şubat 2010 Cuma

zormuş..

Zormuş sevdalanmak arada dağlar varken, ne kadar aştık sansakta dağları, denizler çıktı karşımıza yüzdük, yorulduk tırmandık.. Ne için sevgi uğruna, aşk uğruna, uğruna değecek bir şeyler için koşturduk bunca zaman ama malesef kimi zaman elimiz boş kaldı, ne yazacak kalemimiz kaldı ne kağıdımız yaktılar kağıdımızı, kırdılar kalemimizi aynı bir kuşun kanatlarını kırar gibi, uçmamızı kısıtladılar kendimizle, kendi dünyamıza hapis ettiler, yıktılar hayallerimizi bir daha hayal edemeyecek kadar, tamir edilemeyecek kadar, ne olurdu ki sanki izin verselerdi de sarılsaydık sımsıkı hiç bırakmamacasına, o kadar koştuk tırmandık ama bir gördük ki aslında geriye dönmüşüz kocaman bir boşluğa ve o boşlukta kaybolmaya..

4 Şubat 2010 Perşembe

Güzel şarkı..

seni yerlerde göklerde bulamazlarken... bende gizli olduğunu sezenler olmuş... dumlu dumluymuşsun yüreğimde.. kımıl kımılmışsın bileklerimde... domur domur ter ışıl ışıl fer ellerimde gözbebeğimde.. aramızda dağlar yollar yıllar var iken... beni sana sımsıkı sarılı görenler olmuş... sargın yaprakmışım dallarına yangın toprakmışım yağmurlarına... türkü olmuşsun... umudummuşsun sevdama yarınlarıma...

31 Ocak 2010 Pazar

Bazen..

BAZEN
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın...

Ne güzel bir şiirmiş bu böyle farkında olamayız bir şeylerin ancak zamanla veya fark etmek istemeyiz çünkü zor olacağını biliriz.. Ayakta olduğumuzu düşünürüz ilerlemeye çalışırız ama kimi zaman öyle düşünüyorum ki tam boşluğun ortasındayım ne sağa gidiyorum ne sola ne yukarı ne aşağıya sanki her yerimde ipler var ve havadayım koşamıyorum geride dönemiyorum bir şeylerin farklı olduğunu hayal ederdik masum insanların olduğu iyilerin olduğu böyle bir yerde büyüdüysen başka türlü hayal edemezsin malesef ama var görmediğimiz için yok diye saydığımız pek çok kötü olay var..
Neyse geceler uzun bundan sonra yazılara devam karanlık içindeki mum sönmek üzere..

26 Ocak 2010 Salı

Yeni bir hayat mı?

Yeni bir hayat mı bizi ileriye götüren yoksa eski hayatlarda kazandığımız tecrübeler mi? Eddie Vedder'in Guaranteed şarkısı alıp götürüyor beni uzaklara ya kayboluyoruz ya da kaybolduğumuzu sanırken yeni bir ada da açıyoruz gözlerimizi.. Ne yapmak isterdim şu an sanırım;
sadece yazın yaptığım gibi deniz kenarına oturup yıldızları izlemek istiyorum
ufak bir
müzik
enstürmental olabilir
uzanacağım sadece
kayan yıldızlara bakacağım
gök yüzünde
bir mum ışığı gibi ama parlak
ama uzak
yakamozların hareketlerinde kaybolmak gibi
kendini dinleyip kendini bulmak
aynı dediğimiz gibi carpe diem
o an var
ve o anı yaşamak var
bir ufak sohbet
ve biraz şarap
kendinle kaybolmak
kendinle düşünmek..