17 Ağustos 2011 Çarşamba

tik tak













Sessizlik hiç bu kadar zor olmamıştı, uzun zaman sonra etrafı o kadar sessizleşti ki kol saatinin tik tak sesleri oda da yankılanmaya başladı, tik tak, tik tak, zaman geçiyordu ama başka ses duyamıyordu, unutulmuştu sanki.. herkesten sevdiklerinden, dostlarından, herşeyden.. Oysa öyle anları olmuştu ki saatinin sesini hiç duymadığı sadece kahkahaların olduğu anları ama şimdi sadece tik ve takları vardı.. karanlıkta bir ay altında ışık bulduğu bir oda da bekliyordu hayallerinin gerçekleşmesini zamanın geçmesini tik takların atmasını tek başına çığlık çığlığa.. rüzgar ağaçları sallıyordu hışırtılar ve uğultular duyuyordu bu sefer ve yinede bekliyordu yıldızlardan oluşan bir yolu bulmayı ve onların yanına gitmeyi..

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Bizim büyük çaresizliğimiz



















kimim ben, böyle çöle bulanmış
alnımda güneşin tokadı
kimim ben?
önümde üç günlük yol...
ve başımın üzerinde yırtıcı kelimeler,
dönüp duruyor.

kimim ben?
sen adımı söylerken...
sesinden meyveler toplayan.
anlamın kızıllaşıp battığı ufka doğru içimde kargacık burgacık bir kervan
kimim ki ben, sana rüyalar taşıyan?

gökkubbe alçak,
hırka dar,
tecrübem eksik,
söyle,
kimim ben?

9 Ağustos 2011 Salı

Demedim mi?

Demedim mi?
Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?

Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?

Demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
senin duru denizin ben'im demedim mi?

Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
senin kolun kanadın ben'im demedim mi?

Demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi soğuturlar seni.
Oysa senin ateşin ben'im,
sıcaklığın ben'im demedim mi?

Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
Yani beni kaybedersin demedim mi?

Söyle, bunları sana hep demedim mi?
Mevlana Celaleddin Rumi

6 Ağustos 2011 Cumartesi

hey joe

Hey Joe
bedenlerimiz için, kokulu bahçe!
ütopyalarımız için, güneş ülkesi!
arkadaş evlerinde unutulmuş siddharta,
yarım ay birinci paketi,
kalın dumanını araladığımız ot
içimizde nepal, içimizde tibet
pencere camlarında arkadaş ıslıkları
bodrum’da zıpkın yemiş bir yazdan
çıplak yara göğsümüze dizilmiş deniz kabukları
içimizde bir türlü yatışmayan
yaralı hayvan
kendimizi dünyaya çarpa çarpa kırmaya çalıştığımız kabuk
neye küsmüşsek küsmüşüz bir kere, içimizde küs çizgisi
denize benzeyen ya da denizsizliğe
el ele tutuştuğumuzda, bir yazgı gibi avucumuzun içinde
canımdaki ateş olmasa bunca yıl sonra söylemezdim şiirini joe,…..
Bazen sarhoşken kalabalığın içinde yüksek sesle söylüyorum adını
ya da birinin kollarındayken, bazen pencereyi açıp sokaktan geçiyormuşsun gibi ardından sesleniyorum.
Hep başkaları bakıyor yukarıya. Ben gülümseyerek, gitti, diyorum, yakalayamadım gitti.
Sahi gittin mi joe? Yoksa hiç mi olmadın?