11 Ocak 2013 Cuma

Eskizler


Yeni bir yola sapmış ilerliyordu usulca, yürüdüğü binalar kırmızı tuğlalarla örülüydü sanki altmışları yaşıyordu, parmaklarının ucuyla dokunup ilerliyordu her temas bir anıydı aslında, her tuğla birer anıyı örtmek için oraya dizilmişti zihninin ustaları tarafından, kimi zaman ne kadarda kolay saklanabiliyordu bu anılardan. Düşünüyordu hiç bir şey yokmuş gibi ilerlemek ne kadar kolaydı ama kimi zaman ise ne kadar zorluyordu kendisini, o anlar vardı içkisini yudumladığı, mum altında oturduğu ve hiç bir şey yapmak istemediği işte o anları yaşıyordu bu sonbaharda. Mevsimler ne güzel anlatır ruhunu aslında, sonbaharla birlikte yaprakları sararmıştı ve birer birer dökülmüştü, her yaprağın üstünde farklı kelimeler vardı.. güven, sevgi, dürüstlük, masumiyet vs... birbir düşüyordu köklerinin üstüne bu yapraklar birbir söküyordu içindeki bu duyguları. Yoluna devam ederken bakıyordu işte tuğlalara kaç defa aldatılmış kaç defa kandırılmıştı? Üst üste koyduğu tuğlalar bir şehir gibiydi sanki bir Truva gibi ayakta kalmaya çalışıyor. Bu anılardan kaçıyordu, ancak kimi zaman geliyordu ki bir anı, bir zehirli ok gibi vuruyor bedenini ve tüm tuğlaları yavaş yavaş yıkıyordu zihninden işte o an tüm anılar açığa çıkıyor ve zihnini çalıyordu, bedenini kontrol ediyordu ve bir ip ile bağlıyordu hiç bir yere gitmemesi için, yüzleşmesi için. Ama yüzleşmek o kadar kolay mıydı işte? Bir işkence gibi birbir saplanıyordu anıları bedenine çırpındıkça daha derine giriyor daha çok acıtıyordu.. Sonbahar ah sonbahar çıplak bir ağaç gibi bıraktı onu bir kenarda üstünde ise sadece eskiden kalma bir iz, bir şeyler karalı duruyordu.. Yinede yürümeye devam ediyordu işte parça parça yaprak dökerek kan akıtarak gidiyordu işte yalnız başına karanlıktan kaçarcasına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder