19 Aralık 2011 Pazartesi

Zihnimiz ardındaki Dünya

Kışın başıydı soğuktu, içini sıkan bir pus vardı etrafında koştukça içinde kaybolduğu renklerin iyice grileştiği yarı is yarı sis arasında ıslak ve soğuk bir günde koşuyordu yavaşça kaçarcasına.Nereye koşuyoruz böyle diye korkarcasına gözünün ucuyla etrafına bakınıyordu. Hafif yağmur koştukça yüzüne çarpıyor ve gözyaşlarına karışıyordu. Tatlı ve acı bir olmuştu o an, sanki bir yandan umutları yeşertmeye çalışan bir yağmur tanesi ile diğer yanda içinde kaybolup giden umut parçalarını atmaya çalışan duygular bir olmuştu ve yavaş yavaş akıyordu birlikte koşup giderken ardında. Düşünceler zihnini zorlamaya başlamıştı, bunca sene sonra yine yalnız başınaydı neredeydi eski dostları eski çevresi. Ne yapmıştı ki böyle yalnız kalmıştı, umutsuzluk, karamsarlık iyice içine çökmüştü belki bu yüzden koşuyordu o sis perdesini aralamak için, belki bir umut bahar'a yetişmek için, içini yeniden rengarenk bir şekilde boyamak için umutsuzca son bir çaba ile koşuyordu. Sanki kulağında gidiyorum şarkısı yankılandı, işte gidiyorum bir şey demeden ve gidiyordu, ne kimsenin haberi vardı gittiğinden ne de kimse yokluğunu fark edecek kadar yakınındaydı. Bir anda duraksadı sanki sis yavaş yavaş yok olmaya başlamıştı, yağmur taneleri azalmış ve güzel bir gökkuşağı onu karşılıyordu, gülümser gibi oldu ama neresiydi burası çok tanıdık geliyordu, kenarda köşede eski anılar vardı, bundan yıllar önce yerleştirmiş olduğu güzel ve gizli anılar, yavaş yavaş hafızası canlanmaya başladı eskiden saklanmak için yarattığı dünyadaydı zihninin en derin köşesinde yine tek başına yine herkesten uzakta yine yalnız ve güvensiz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder