21 Temmuz 2012 Cumartesi

Bir korkuluk gibi..

Acaba insan mutlu olmaya odaklanırsa mutlu olabilir mi? Ya da mutsuz olmaya odaklandığı için mi mutsuz olur? Sanırım insan kaybolduğu an mutsuz olmaya başlar, kendini kaybeder görüşü bozulur ve yalnızlık arttıkça korku ile birbirini besler en sonunda uzaklaşır mutlu olmaktan. Ne bir rüya gibi canlı ne de bir kabus gibi karanlıkta kalır, tam ortada debelenir durur. İşte bu durumdan kurtulmak için kabus olmaya karar verir, hayatında yapmayacağı şeyleri yapmaya başlar, sevdiklerini feda eder. İnsanlara güvenmek bu kadar zorken, aldatılmak ve kandırılmak bu kadar kolayken, maskeler ardında kendini kandırarak iyimser rolü yaparak yaşar, duygusuz bir biçimde ne bir sevgi ve aşk kırıntısı içinde ne de bir nefret ve hiddet duygusu içinde kalır. Sadece bomboş bir korkuluk gibi yaşar ve gider. Şaşırtıcı olaylara şahit olur korkulukta asılı kalırken, izler insanları, dinler onların saçmalıklarını. Daha bir gün önce seni seviyorum diyenlerin aradan bu kadar kısa bir zaman geçtikten sonra nefret çığlıklarını duyar. Saçma, komik ve anlamsız, insanlar bu kadar kolay harcamamalı bu duyguları yoksa yavaş yavaş korkuluğun yerini almaya başlarlar. Belkide korkuluk bir denge unsuru gibi olmalıdır, göstermelidir duyguların yoğun gücünü, hayatın bu kadar basit ve bu kadar kolay yozlaşmaması gerektiğini. Sorular ve cevaplar işte böyle sonsuz bir döngü içerisinde yer alıyor zihnimizde, bilemiyoruz kim neden yaşıyor, kim neden kandırıyor ama her zaman umut ediyoruz işte sevgiyi ve mutluluğu paylaşacak gerçek kişiyi bir korkuluk gibi..

2 yorum:

  1. çünkü o "seni seviyorum"lar gerçek değildir. Çünkü onlar o duyguları harcamazlar aslında, tersine hissetmeyi bile bilmezler. O yüzden gerçek değildir. sevmeyi de bilmedikleri için nefretleri daha gerçekçi olabilir. kimbilir, belki de sevmeyi bilenleredir nefretleri...

    YanıtlaSil
  2. belkide işte bir sürü soru ama hepsi cevapsız, gerçek olan onca güzel duygu varken bu öfke bu şiddet ne diye??

    YanıtlaSil