6 Aralık 2012 Perşembe

Signora Enrica





Bir zamanların İtalya'sı çok özel anlarından birisini yaşamaktaydı, bundan tam yarım asır önceydi, ah Enrica güzelliği tarifsiz, sesi kusursuz, sanki Yunan mitolojisinden çıkmış bir tanrıça gibiydi. Sokakta belirdiği zaman nefesler kesilirdi ve o yavaş yavaş yürümeye başlardı, kumral saçları rüzgarla dalgalanır ve o eşsiz kokusu tüm sokağa yayılırdı. Ah o gülümsemesi ise sanki birer inci tanesi pırıl pırıl bembeyaz pür bir güzellikti, işte o günlerdi her şeyin daha güzel olduğu, duyguların çok daha yoğun olduğu, her şeyin daha özel ve anlamlı olduğu bir zaman dilimi içindeydi. En ufak bir sözü bile içini titretmeye yetiyordu, her gün sabırsızlıkla bekler olmuştu insanlar en ufak süzülüşünü bile görebilmek için. Güzelliği artık dillere yayılmış ve hiçbir şey onun kadar güzel anılmaz olmuştu. Ama insanlar hain, insanlar zalim kandırdılar bu güzeli, oyuna getirdiler en masum anında. O güzel çiçeği birden bire soldurdular. En güzel hayaller bir bir yok olmuştu o güzel Enrica için kandırılmak, aldatılmak çok ağır gelmişti. Umut kalmamıştı gülmek için, birden sanki o capcanlı, rengarenk sokak solmuştu artık gri ve puslu bir hal almıştı. Bir daha geçmez olmuştu o sokaktan, bir daha güzel bir şey görüldüğünde onun ismi anılmaz olmuştu ama o bunların hiç birisin unutmamıştı. İçinde saklamıştı yıllar boyunca, herkesten gizli, herkesten uzakta, tek başına boynu bükük bir bahar çiçeği gibi kalakalmıştı. Yaprakları teker teker dökülmeye başlamıştı umutsuzluk ve karamsarlıkla birlikte gençken ne kadar güzeldi ama ne kadar aptaldı şimdi ise ne kadar zor geliyordu, en zoru da geçmişe baktığında yine kendisini görmesiydi, gençliğinin sönmesi, hayallerinin yok olması, kendinin kaybolmasıydı bu uzun ve zorlu süreç. Son demlerini yaşarken bu hayatın ufak bir iç geçirmişti. Her zaman yaptığı gibi usulca o en sevdiği şarabı almıştı, açtıktan sonra yavaşça koklamış içine çekmişti neredeyse kendisiyle yaşıt olan şarabın kokusunu, gençliğinin nefesini içine çeker gibi ve sonrasında aldı kadehini eline... İşte bende şimdi böyleyim kadehim yanımda gençliğimin en güzel anında düşünüyorum hatalarımı, geçmişimi, yanlışlarımı ve keşkelerimi. Daha yapılacak çok iş var, daha gezilecek çok şehir var, daha gülümsenecek çok konu var ama şu anda "Salute Signora Enrica" diyorum ve içiyorum şarabımdan yavaşça ve keyiflice..

Düşünüyorum bir yandan işte iki yüzüm var artık bu hayatta maskem ve kendi benliğim.. Yeni kalıplar yeni yaşamlarla birlikte ortaya çıkıyor kaçmıyorum hiç bir zaman ama gerçek benliğimi saklıyorum her zaman ve biliyorum her yeni küçük mucizemin biteceğini ama yinede gülümsüyorum çünkü ona hiç sahip de olmayabilirdim.. işte hayatın özeti de böyle sanırım.. Yeni insanlar, yeni oyunlar ve yepyeni hayatlar içerisinde yer alan duygular içinde sıkıntı, stres ve gereksiz üzüntüler. Çevreme baktığım zaman herkesin yüzünde bir hoşnutsuzluk, bir üzüntü havası hissediyorum çevremde.. Saçma umutlar uğruna yorulmuş belkide artık gülmekten vazgeçmiş, gülümsemeye korkar olmuş insanlar görüyorum gözlerde, ruhun en derin köşelerinde.. ( Eski bir yazımın, ufak değiştirilmiş hali,resimler Claudia Cardinale)                                        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder