Bir zamanların İtalya'sı çok özel anlarından birisini
yaşamaktaydı, bundan tam yarım asır önceydi, ah Enrica güzelliği tarifsiz, sesi
kusursuz, sanki Yunan mitolojisinden çıkmış bir tanrıça gibiydi. Sokakta
belirdiği zaman nefesler kesilirdi ve o yavaş yavaş yürümeye başlardı, kumral
saçları rüzgarla dalgalanır ve o eşsiz kokusu tüm sokağa yayılırdı. Ah o
gülümsemesi ise sanki birer inci tanesi pırıl pırıl bembeyaz pür bir
güzellikti, işte o günlerdi her şeyin daha güzel olduğu, duyguların çok daha
yoğun olduğu, her şeyin daha özel ve anlamlı olduğu bir zaman dilimi içindeydi.
En ufak bir sözü bile içini titretmeye yetiyordu, her gün sabırsızlıkla bekler
olmuştu insanlar en ufak süzülüşünü bile görebilmek için. Güzelliği
artık dillere yayılmış ve hiçbir şey onun kadar güzel anılmaz olmuştu. Ama
insanlar hain, insanlar zalim kandırdılar bu güzeli, oyuna getirdiler en masum
anında. O güzel çiçeği birden bire soldurdular. En güzel hayaller bir bir yok
olmuştu o güzel Enrica için kandırılmak, aldatılmak çok ağır gelmişti. Umut
kalmamıştı gülmek için, birden sanki o capcanlı, rengarenk sokak solmuştu artık
gri ve puslu bir hal almıştı. Bir daha geçmez olmuştu o sokaktan, bir daha
güzel bir şey görüldüğünde onun ismi anılmaz olmuştu ama o bunların hiç birisin
unutmamıştı. İçinde saklamıştı yıllar boyunca, herkesten gizli, herkesten
uzakta, tek başına boynu bükük bir bahar çiçeği gibi kalakalmıştı. Yaprakları
teker teker dökülmeye başlamıştı umutsuzluk ve karamsarlıkla birlikte gençken
ne kadar güzeldi ama ne kadar aptaldı şimdi ise ne kadar zor geliyordu, en zoru
da geçmişe baktığında yine kendisini görmesiydi, gençliğinin sönmesi,
hayallerinin yok olması, kendinin kaybolmasıydı bu uzun ve zorlu süreç. Son
demlerini yaşarken bu hayatın ufak bir iç geçirmişti. Her zaman yaptığı gibi
usulca o en sevdiği şarabı almıştı, açtıktan sonra yavaşça koklamış içine
çekmişti neredeyse kendisiyle yaşıt olan şarabın kokusunu, gençliğinin nefesini
içine çeker gibi ve sonrasında aldı kadehini eline... İşte bende şimdi böyleyim
kadehim yanımda gençliğimin en güzel anında düşünüyorum hatalarımı, geçmişimi,
yanlışlarımı ve keşkelerimi. Daha yapılacak çok iş var, daha gezilecek çok
şehir var, daha gülümsenecek çok konu var ama şu anda "Salute Signora
Enrica" diyorum ve içiyorum şarabımdan yavaşça ve keyiflice..
Düşünüyorum
bir yandan işte iki yüzüm var artık bu hayatta maskem ve kendi benliğim.. Yeni
kalıplar yeni yaşamlarla birlikte ortaya çıkıyor kaçmıyorum hiç bir zaman ama
gerçek benliğimi saklıyorum her zaman ve biliyorum her yeni küçük mucizemin
biteceğini ama yinede gülümsüyorum çünkü ona hiç sahip de olmayabilirdim..
işte hayatın özeti de böyle sanırım.. Yeni insanlar, yeni oyunlar ve yepyeni hayatlar içerisinde yer alan duygular içinde sıkıntı, stres ve gereksiz üzüntüler. Çevreme baktığım zaman herkesin yüzünde bir hoşnutsuzluk, bir üzüntü havası hissediyorum çevremde.. Saçma umutlar uğruna yorulmuş belkide artık gülmekten vazgeçmiş, gülümsemeye korkar olmuş insanlar görüyorum gözlerde, ruhun en derin köşelerinde.. ( Eski bir yazımın, ufak değiştirilmiş hali,resimler Claudia Cardinale)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder