Sonra derin düşüncelere daldım işte düşündüm tüm gece
yıldızlar altında, ay karşısında.. Güneş'in gücünü düşündüm, aslında ne kadar
fedakar olduğunu. Gündüzleri o kadar sıcak ve o kadar parlaktır ki, ne ona
bakabilir ne de görmek istersiniz. Ancak akşam olduğunda boynunu büküp veda
edercesine batarken belkide iyi geceler dilerken nasıl keyif alırsınız
izlemekten. Hele sabah güneşini izlerken özlediğinizi fark edersiniz çünkü
gecenin karanlığını aydınlatıp içinizi ısıtan ve güzelleştiren de odur. Belkide
gündüzleri ona alışmamamız için bu kadar kendini parlatır bu kadar kendini saklar, çünkü gözümüzün
önünde olan bir şeye ne kadar değer veriyoruz bir
süre sonra unutuyoruz, önemini yok ediyoruz belki bu yüzden özletiyor kendini.
Sabah ve akşam ise hasret gideriyor bizimle. Eğer kendini çok uzak tutarsa
unuturuz eğer çok yakın olursa unuturuz, ne çabuk yok ediyoruz değerleri, ne
çabuk yok ediyoruz heyecanları işte sorun ve sorgulamamız gereken durumda bu
sanırım. Bir döngü gibi önce sevdirirken bir süre sonra üzmeye bir süre sonra yeniden sevmeye başlatıyor kendini. Ne sen vazgeçebiliyorsun ne o, her an karşında her an uzağında ama hiç çaba sarfetmeden kendince düşüncelerle kendi ışığıyla yaşayıp gidiyor işte..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bir de kış ayları var tabii.
YanıtlaSilEn çok ta o zaman özletiyor kendini, en çok o zaman anlıyorsusn değerini.
Ama tam şu an benim için ayrılmak istediğim sevgili gibi, yakıyor.
aynı hisler belkide bunları yazdıran, oysaki ne güzeldir ki değer vermek paylaşmak.. Kış aylarına gelince en güzeli sıcak şarap yapıp mum ışığında kendini yazılara vermek biraz depresif oluyor ama keyifli oluyor.. ;)
SilSıcak şarap, mum ışığı?
YanıtlaSilHiç denemedim, ki zaten ben elimde olan güzelliklerin farkında olan bir tip değilim, kışı da hiç şarapla, kahveyle süsleyecek kadar sevmedim. Yazı da öyle.
Belki de hayatı sevemiyorum, 'an' denen olayla küsüm kimbilir...
ancak denemeni tavsiye ederim, zaten güzel anlar o kadar zor bulunuyor ki en azından bir anlık keyif ve mutluluk sağlar
Sil